Giresun Province (Turkish: Giresun ili) is a province of Turkey on the Black Sea coast. Its adjacent provinces are Trabzon to the east, Gümüşhane to the southeast, Erzincan to the south, Sivas to the southwest, and Ordu to the west. The provincial capital is Giresun.
Restaurants in Giresun Province
4.5 based on 116 reviews
4.5 based on 33 reviews
Exactly much much more better than Ayder. If you are looking for somewhere for totally relaxing between flowers and awesome landscapes this is exactly the right place for you... I have seen almost all plateaus in Blacksea region. This is exactly one of the best
4.5 based on 36 reviews
was well worth the 40 or so kilometers driver. the scenery is breath taking. well maintained and cleaned.
4 based on 27 reviews
Now under protection as a bird sanctuary, with some ruins from the old times. You can only tour around the island with a boat but not land.
4.5 based on 14 reviews
Bir belgeselde sis dağı denilen bir yer olduğunu duyup Giresun ziyaretimde buraya gitmek istedim... yerli halktan bile giden çok azdı... bilen yoktu. Meğerse bir ilaç firmasının verdiği tanıtım cd sinde rehber sis dağı yol sapağında fotoğraf çektirip beni kandırmış... Çamurlu bir dağ yolunda tam 2 saat 1 ci viteste tırmandım..ıslak çamur nem ve sis içinde yolumu yol kenarındaki çitlere bakarak buldum. Sıcaklık 18 derece idi... bazan yol kenarında yürüyen bağına bahçesine giden vatandaşlara çarpma tehlikesi yaşadım ..Allahtan 10 ..20 km hızla gidiyorduk... tehlike bu şekilde azaldı...yaylaya çıktık.. 0 görüş mesafesi..0 manzara... kirpiklerimize çiğ damlaları yapıştı. El yordamıyla birilerini bulup çay içecek bir kahvehane bulup çekirdek yiyip çay içip döndük... Sis dağı adının hakkını veriyor... size önerim çıkmadan önce telefonla arayıp göz gözü görüyormu sorun...
4.5 based on 6 reviews
Kuzalan şelalesi ve milli parkına yaptığımız gezi esnasında mavi gölü de gördük. Kuzalan şelalesinden Şebinkarahisar yönüne 5-6 yüz metre yürüdükten sonra solda yol kenarında küçük bir mavi göl levhasını göreceksiniz.Dikkat, kolay fark edilmiyor ve herhangi bir kapısı vs.de yok, yolun kenarındaki korkulukların üzerinden atlıyorsunuz ve dik bir patikadan aşağı iniyorsunuz. Küçük çocuklarınız varsa aman dikkatli olun! Göl umduğumdan küçüktü, yaklaşık 2 metreden dökülen bir şelale ve oluşan bir gölet. Esas burayı özel kılan sodalı suyunun oluşturduğu rengi. Harika bir turkuaz rengi var. İçine girilebiliyor, çok derin değil ama akıntı var tabii ki. Yine de tedbiri elden bırakmayın.
Güneşli havada rengi harika, yağmurda inişi zor olabilir, görüntüsü de nasıldır bilemiyorum. Kuzalan şelalesi ile birlikte gezi planı yapılması gerekir. Eğer vaktiniz varsa değerlendirin fakat kısa Karadeniz gezileri için değmez diye düşünüyorum.
5 based on 4 reviews
Ülkemizin en eski yerleşim yeri ve kalelerinden bir tanesidir Tirebolu ve Saint Jean Kalesi
İlçe içinde bulunan ve görülmesi gereken tarihi yerlerden bir tanesi diyebilirim
Kale, liman yapılmadan önce Tirebolu'nun en uç bölgesiydi artık içerde kaldı
Son yıllarda etrafında açılan mekanlar görüntüsünü biraz kirletse dahi bütün heybetiyle ayakta ziyaretçilerini bekliyor
Kalenin içinde görülebilecek bişey yok
İçerde olan mezarlık başlıkları duvara dayanmış şekilde duruyor neden öyle onuda bilmiyorum
Kaleden ilçe manzarası çok güzel görünüyor
İçerde çay kehve servisi yapan ufak bir kafeterya bulunuyor dilerseniz manzara eşiliğinde çayınızı içebilirsiniz.
Kaleden indikten sonra çay satış reyonundan Mavi Paket Tirebolu 42 numaralı çaydan almadan ayrılmayın bizden söylemesi yoksa pişman olursunuz
Tirebolu İstikametinden ister Tur, ister bireysel olarak geçiyorsanız mutlaka uğramanızı tavsiye ediyorum
5 based on 5 reviews
On our way from Giresun to Trabzon, we stopped for a nice fish lunch by the bay in Tirebolu. We then decided to charter a taxi to go a few km inland up one of the hazelnut plantation-covered Valleys to see the obscure Bedrama kale. It took a fair while, going up hill and down dale in the taxi through the hazelnut groves, till we finally came to the start of the trail up into the castle.
The castle is tiny, but it is perched on a tall stack of rock, and getting up to it is a feat in itself. The climate there is utterly sodden (they grow tea not too far from here), so the vegetation is positively Triffid-like, and all the surfaces are covered with slippery moss. There is not so much a path as a succession of footholds. At several points on the ascent, one skirts past hidden, unguarded drops of perhaps 15-20 m. The final ascent to the castle is via the top of a surface of bare rock with footholds carved into it long ago, and more recently a rather rickety handrail fixed beside it. The rock cambers off on either side to a drop of c. 30m.
Getting to the top (alive) was exhilirating, but we were utterly exhausted, sodden and filthy. Blackberries gown within the (rather vestigial) castle on the summit, and I fondly remember nibbling on them as another bank of cloud obscured the otherwise panoramic vista of hazelnut cultivation.
4.5 based on 5 reviews
Yayla gezisine devam uzunca tırmanıştan sonra çıktığım yaylanın güzelliğini sis görmemize engel oldu heryeri saran sis ayrı bir güzeldi bir ara manzara seyri sırasında sessizliği bozan domuzlar ve tüfek sesleri idi
3.5 based on 26 reviews
In a disused 19th C church, this museum has some interesting things - a very good mini numismatics collection (going from classical to modern), as well as some rather poignant Greek language gravestones from the 19th and early 20th centuries.
ThingsTodoPost © 2018 - 2024 All rights reserved.